İngilizce Geliştirme

En Popüler 20 İngilizce Atasözleri ve Anlamları

Atasözü, bir toplumun duygu, düşünce inanç ve kültür yapısını yansıtan değerlerden birisidir. Atasözlerinin nerede ne zaman ve kim tarafından söylendiği bilinmediğinden anonimdirler. Atasözleri, bir düşünce açıklanırken ya da bir durum hakkında örnek verilmesi gerektiğinde de kullanılmaktadır. Halkın yalnızca ortak duygu ve düşüncelerini değil ortak kültürünü de yansıtır. Tüm kültürlerde olduğu gibi İngiliz kültüründe de birçok kültür tarafından bilinen İngilizce atasözleri bulunduğunu biliyor muydunuz?

Her kültürde, insanların yaşantılarından edindikleri tecrübeleri ele alan deyim ve atasözleri mevcuttur. Türkçede atasözleri olarak geçen bu cümleler İngilizcede “proverbs” olarak adlandırılmaktadır. Peki İngilizce atasözleri nedir ve en popüler İngilizce atasözleri hangileridir? Bu yazımızda, İngilizce atasözleri ile ilgili merak ettiğiniz tüm konuları sizler için ele alacağız.

İngilizce Atasözleri Nedir?

İngilizce atasözleri

Korkusuzca İngilizce Konuş!

bukytalk-kampanya-gorseli

BukyTalk

İngilizce'yi Korkusuzca Konuşun!

Doğru ve eksiksiz bir şekilde İngilizce öğrenmek için aktif olarak İngilizce konuşmak çok önemli! BukyTalk'a kaydol ve korkusuzca İngilizce konuşmaya başla!

 

Atasözleri bir tür yaşam tavsiyesi verir. Her dil ve kültür kendi toplumsal değerleri ile şekillenmiş atasözlerine sahiptir. Bu sözler toplumda ders verici olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Bununla birlikte birçok atasözü birden fazla dilde kullanılmaktadır. Atasözleri kalıplaşmış cümleler olduğu için içerisinde geçen kelimeler, eş anlamlıları ile değiştirilemez. İngilizce atasözlerini bilmek İngilizce öğrenen biri için oldukça önemlidir. Atasözlerini bilmek, daha akıcı İngilizce konuşarak gündelik dili daha etkili ve akıcı kullanmanıza olanak tanır.

İngilizce Atasözlerinin Kullanım Alanları Nelerdir?

İngilizce atasözleri

İnsanlarda bulunan sevgi, kıskançlık, bencillik, dostluk, düşmanlık gibi duygular ve bu duyguları yansıtan atasözleri de evrensel olarak kabul edilebilmektedir. Birçok kültürün kullandığı atasözleri karşılaştırıldığında, bu atasözlerinin neredeyse çoğunun anlam açısından benzer olduğu tespit edilmiştir.

Atasözleri evrensel olduğu kadar, doğduğu ulusa özgü kültürel değerleri de yansıtmaktadır.

Atasözlerinin konusu ve anlatmak istediği, kullanıldıkları kültüre veya ülkeye göre değişiklik gösterebilir. Örneğin Türk kültüründe askerlik ve çiftçilik önemli olduğu için at, kurt, kılıç, silah ve yiğitlik konusunda pek çok atasözü mevcuttur. Bu nedenle, atasözlerinin hem evrensel hem de kültürel olarak iki kategoriye ayrıldığını söyleyebiliriz. Ayrıca atasözleri, daima doğruyu öğretmeye çalışır ve kişiye öğüt ve nasihat vermek için kullanılır. Genel olarak İngilizce atasözlerinin özellikleri ve kullanım alanları aşağıdaki gibidir:

  • Kesin yargı sunar.
  • Doğruluğu herkes tarafından kabul edilmiştir.
  • Halkın yüzyıllardan beri kazandığı tecrübeler sonucu oluşan düşüncelerden doğmuşlardır.
  • Yalın ve açık anlatımlı sözlerdirler.
  • Hoşgörü ve ahlak odaklıdırlar.
  • Atasözlerinde söz sanatları vardır.
  • Tecrübelere dayalı sözler oldukları için doğruluğu herkes tarafından kabul edilir.

En Popüler 20 İngilizce Atasözü ve Anlamları

İngilizce atasözleri

İngilizce en popüler atasözlerini bilmeniz günlük hayatta sık kullanıldığından size çok faydası olacaktır. Bu nedenle sizin için en popüler İngilizce atasözlerini sizler için anlamları ile ele aldık.

Absence makes the heart grow fonder.

Anlamı: Birinden ya da bir nesneden bir süre uzak kaldığınızda o kişiyi ya da nesneyi tekrar gördüğünüzde daha çok özlediğinizi düşündüğünüz durumlar için kullanılır.

Örnek Cümle: I used to hate going to my uncle’s office, but now I kind of miss it. Absence makes the heart grow fonder.

(Amcamın ofisine gitmekten nefret ederdim ama şimdi onun ofisine gitmeyi özlüyorum. Göz görmedikçe insan bir şeyleri özlüyor.”

Actions speak louder than words.

Anlamı: Eylemlerin ve davranışların söylenen sözlerden daha değerli olduğunu ifade etmek için kullanılan bir atasözüdür. Türkçede ‘‘Lafla peynir gemisi yürümez.’’ ya da ‘‘Lafa değil icraata bak.’’ gibi atasözlerine karşılık olarak kullanılabilir.

Örnek Cümle: Don’t just tell me you’re going to change. Do it! Actions speak louder than words.

(Bana değişeceğini söyleme, değiş! Lafa değil icraata bakacaksın.)

Better late than never.

Anlamı: Elbette herhangi bir işi zamanında yapmak daha iyidir ancak bunun geç yapılması, hiç yapmamaktan daha iyidir. Ayrıca, yapmak istediğiniz bir şeyi yapmak için asla çok yaşlı olmadığınız anlamına da gelmektedir. Türkçede ‘‘Geç olsun güç olmasın.’’atasözünün karşılığı olarak kullanılabilir.

Örnek Cümle: Chris is not very punctual. He never arrives at the correct time, but it’s better late than never.

(John çok dakik değil. Hiçbir zaman doğru zamanda gelmez ama geç olsun güç olmasın.)

A watched pot never boils.

Anlamı: Bir işin yapılması veya durumun gerçekleşmesi zaman alırsa, onu sürekli kontrol etmenin bir faydası olmaz. Türkçe karşılığı ‘‘Başında beklenen su kaynamaz.’’ olarak düşünülebilir.

Örnek Cümle: I stopped looking at the news because a watched pot never boils.

(Haberlere bakmayı bıraktım çünkü başında beklenen su kaynamaz.)

Beauty is in the eye of the beholder.

Anlamı: Güzellik anlayışının her insan için farklı olduğunu ifade etmek için kullanılan bir atasözüdür. ‘‘Güzellik bakanın gözlerindedir.’’ anlamının yanı sıra Türkçede: ‘‘Zevkler ve renkler tartışılmaz.’’ anlamı da mevcuttur.

Örnek Cümle: I think her car is so bad, but she seem to like it. Beauty is in the eye of the beholder.”

(Arabası çok çirkin ama o beğeniyor gibi görünüyor. Zevkler ve renkler tartışılmaz.)

Birds of a feather flock together.

Anlamı: Birbirine çok benzeyen insanların birbiri ile uyumlu olduğunu anlatmak için kullanılan bir atasözüdür. Türkçe karşılığı ‘‘Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.’’ Olarak kabul edilir.

Örnek Cümle: I think we all started hanging out because we all liked horror movie. Birds of a feather flock together.

(Sanırım hepimiz korku filmlerini çok sevdiğimiz için beraber takılmaya başladık. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.)

Don’t bite the hand that feeds you.

Anlamı: Size yardım eden veya sizin için para ödeyen birini kızdırma veya incitme gbi durumlarda kullanılan bir atasözüdür. Türkçe de ‘‘Yediğin kaba tükürmek’’ şeklinde kullanılır.

Örnek Cümle: The fact that she bit the hand that fed her doesn’t upset you even a little?

(Yediği kaba tükürmesi seni biraz bile üzmüyor mu?)

Don’t count your chickens before they hatch.

Anlamı: İşler planlandığı gibi olmadığında işin tamamlanmasını umut etmeyin. Başka işlere odaklanarak planlanana bel bağlamayın anlamı taşımaktadır. ‘‘Doğmamış çocuğa don biçilmez.’’ veya ‘‘Dereyi görmeden paçayı sıvama.’’ anlamında kullanılır.

Örnek Cümle: People who count their chickens before they hatch are often disappointed.

(Dereyi görmeden paçayı sıvayan insanlar genellikle hayal kırıklığına uğrarlar.)

Don’t judge a book by its cover.

Anlamı: Herhangi bir durumda bir kişiyi veya nesnenin dış görünüşüne göre eleştirildiği durumlarda kullanılır. Türkçe karşılığı: ‘‘Zarfa değil mazrufa bak.’’ ya da ‘‘kimseyi dış görünüşüne göre yargılama’’ şeklindedir.

Örnek Cümle: Racism is still a problem, and it will continue to be that way until we learn not to judge a book by its cover.”

(Irkçılık, günümüzde hala büyük bir problem ve biz insanları dış görünüşüne göre yargılamamayı öğrenmeden de bu durum böyle olmaya devam edecek.)

Easy come, easy go

Anlamı: Emek harcamadan kolayca elde varlığın çok kolay bir şekilde tükenip bitebileceğini anlatmak için kullanılan bir atasözüdür. Türkçe karşılığı: ‘‘Haydan gelen huya gider.’’ şeklindedir.

Örnek Cümle: I won a lot of money at the casino last night but lost it on my way out. Oh well, easy come, easy go.

(Dün gece kumarhanede çok fazla para kazandım ancak sonra hepsini kaybettim. Haydan gelen huya gider.)

Every cloud has a silver lining

Anlamı: Her şeyde/işte bir hayır vardır.  Olan şeyleri değiştirmek elimizde olmadığında onu iyiye yormak gerekir. Bu insanı daha mutlu ve hayattaki her olay neyle sonuçlanırsa sonuçlansın iyimser kalmamızı sağlar anlamında kullanılmaktadır.

Örnek Cümle: I was very sad when heard that I couldn‘t pass the exam. But every cloud has a silver lining, I am earning really good money now.

(Sınavı geçemediğimi duyunca çok üzülmüştüm. Ama her işte bir hayır vardır, şu anda çok iyi para kazanıyorum.)

The grass is always greener on the other side of the fence

Anlamı: Çimenler tepenin diğer tarafında her zaman daha yeşildir. Ulaşılamayan ne varsa hep onları gözümüzde daha çok büyütürüz ve sanki onlar bize hep daha güzelmiş gibi gelir. Bir başkasının bahçesindeki çimler her zaman daha yeşil görünür.

Bir başka anlamı da aslında ‘komşunun tavuğu komşuya kaz görünür’ şeklinde olabilir.

Örnek Cümle: I sometimes think I’d be happier teaching in Spain. Oh well, the grass is always greener on the other side!

(Bazen İspanya’da öğretmenlik yapmaktan daha mutlu olacağımı düşünüyorum. Eh, diğer taraftaki çimenler her zaman daha yeşildir!)

Two heads are better than one

Anlamı: İki kafa, bir kafadan iyidir.  Birlikten kuvvet doğar. İki kişi bir araya geldiğinde bir kişiden daha çok fikir ortaya koyar ve çözüm bulur.

Başka bir anlamı da ”Bir elin nesi var, iki elin sesi var”

Örnek Cümle:  You know like I always say… two heads are better than one.

(Her zaman ne derim bilirsiniz… Kafaya kafaya vermek hep daha iyidir.)

Don’t put all your eggs in one basket

Anlamı:  Bütün yumurtalarını bir sepete koyma. Her zaman mutlaka başka planlarınız olsun . Varınızı yoğunuzu tek bir iş için ortaya koymayın anlamına da gelir.

Örnek Cümle:  I’m applying for several jobs because I don’t really want to put all my eggs in one basket.

(Birkaç işe başvuruyorum çünkü tüm yumurtalarımı tek sepete koymak istemiyorum.)

People who live in glass houses should not throw stones

Anlamı: Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmamalılar.  Kendinizde bulunan kötü şeyleri başkasında gördüğünüzde o kişiyi eleştirme hakkına sahip değilsinizdir. Yaptıklarınızı yapanları kınayamazsınız anlamına gelir.

Örnek Cümle: Jim: You shouldn’t drive so fast, Jerry!

Jerry: Well, didn’t you just get a speeding ticket last week? People who live in glass houses shouldn’t throw stones!

Rome wasn’t built in a day

Anlamı: Roma bir günde kurulmadı. Önemli, ciddi şeylerin gerçekleşmesi için zamana ihtiyaç vardır. Çok kısa sürede çok iyi işler yapmak mümkün değildir.

Örnek Cümle: It took a while to get up and running, but Rome wasn’t built in a day.

(İşleri yoluna koymak biraz zaman aldı ama Roma da bir günde kurulmadı.)

 Curiosity killed the cat

Anlamı: Kediyi merak öldürür. Sizi ilgilendirmeyen konuları çok kurcalayıp merak ederseniz başınıza kötü bir iş gelebilir anlamında kullanılır.

Örnek Cümle: Don’t you know… that curiosity killed the cat?

(Bu merakın… Kediyi öldürecek. Biliyor musun?)

Out of sight, out of mind

Anlamı: Gözden ırak, gönülden ırak olur. Bir şey veya biri görülemediğinde, yakınınızda olmadığında onu unutmanın kolay olduğunu vurgulamak için söylenir.

Örnek Cümle: I am sure there will be those who think, out of sight out of mind.

(Eminim ki burada beni özleyen birileri olacaktır ama gözden uzak olan gönülden de ırak olur.)

You can’t make an omelette without breaking a few eggs

Anlamı: Yumurtaları kırmadan omlet yapamazsın. Önemli işler için yola çıktığımızda sorunlarla karşılaşırız bu sorunlar olmadan, fedakarlıklar yapılmadan başarılı olamayız anlamına gelir.

Örnek Cümle: My brother is trying very hard to get his bachelor’s degree and has finally realized that you can’t make an omelette without breaking a few eggs.

(Kardeşim lisans diploması almak için çok uğraşıyor ve sonunda birkaç yumurta kırmadan omlet yapılamayacağını anladı.)

Learn to walk before you run

Örnek Cümle: Koşmadan önce yürümeyi öğren. Daha zor bir işi yapmaya kalkışmadan önce temelini at. Örneğin; İngilizce öğrenmeye başlamadan önce kendini test et nerde eksiklerin var bul kolay adımlardan sonra depar atabilirsin 🙂

Örnek Cümle: The plan will gradually get the company the revenue that they need to sustain in this market but you need to learn to walk before you run.

(Plan, yavaş yavaş şirkete bu pazarda sürdürmek için ihtiyaç duydukları geliri sağlayacak, ancak koşmadan önce yürümeyi öğrenmeniz gerekiyor. )

BukyTalk ekibi olarak bu yazımızda sizlere İngilizce atasözleri ve en popüler İngilizce atasözleri hakkında çeşitli bilgiler sunduk. Siz değerli okurlarımız için faydalı olmasını diler, okuduğunuz için teşekkür ederiz. Daha fazla bilgilendirici içerik için bizi takip edin!

BukyTalk Ücretsiz Seansını Denemek İsterseniz Tıklayın!

Korkusuzca İngilizce Konuş!

bukytalk-kampanya-gorseli

BukyTalk

İngilizce'yi Korkusuzca Konuşun!

Doğru ve eksiksiz bir şekilde İngilizce öğrenmek için aktif olarak İngilizce konuşmak çok önemli! BukyTalk'a kaydol ve korkusuzca İngilizce konuşmaya başla!

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı